Site icon elektromanyetix

Uluğ Bey

Uluğ Bey

Timur Sultanı
Hüküm süresi 1447-1449
Önce gelen Şahruh
Sonra gelen Abdüllatif Mirza
Çocukları Abdüllatif Mirza, Abdullah Mirza
Hanedan Barlaslar
Babası Şahruh
Annesi Gevher Şad Begüm
Doğum 22 Mart 1394 Sultaniye
Ölüm 27 Ekim 1449 (56 yaşında) Semerkand
Dini İslam
Meslek Gökbilimci, Matematikçi


Uluğ Bey
(Özbekçe: Mirzo Ulug’bek, Türkçe: الغ‌بیگ Ulug Beg; asıl adı: میرزا محمد طارق بن شاه رخ – Mīrzā Muhammed Ṭaragay bin Şāh Ruḫ; d. 22 Mart 1394 – ö. 27 Ekim 1449), Timur İmparatorluğu’nun 4. sultanı ve Türk Matematikçi ve astronomi bilgini.

Timur’un oğlu Şahruh’un büyük oğludur. 1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Asıl adı Muhammed Taragay olup, Timur tarafından sevilmesi nedeniyle “Uluğ Bey” olarak anılmaya başladı. Timur’un Çin üzerine gerçekleştireceği sefere katıldı. Ancak Timur’un 18 Şubat 1405 tarihinde Otrar’da ölmesi üzerine onun naaşıyla birlikte Semerkant’a geri dönmek üzere harekete geçti.

Timur ölmeden önce torunlarından Pir Muhammed’i varisi seçmesine rağmen Timur’un diğer torunlarından Halil Sultan taht üzerinde hak iddia etmeye başladı. Semerkant savunucuları Uluğ Bey ve beraberindeki emirleri şehre sokmayınca Buhara’ya geçmek zorunda kaldı. Buhara’da da can güvenliği kalmayınca gizlice babası Şahruh’un bulunduğu Herat’a kaçtı.

1406 yılında babası ve kuzeni Pir Muhammed’in ordularının başında Ceyhun dolaylarında Sultan Halil’ile karşılaştı. Ancak meydana gelen savaşta Sultan Halil’in galip gelmesi üzerine Herat’a kaçmak zorunda kaldı. 1409 yılında Şahruh, Sultan Halil’i ele geçirerek Semerkant’a hakim oldu. Uluğ Bey’de emir Şah Melik’in gözetiminde buranın hükümdarı oldu. Sonrasında Emir Nureddin isyanının bastırılması, Emir Şah Melik’in Herat valisi olmasıyla da Semerkand’da tek başına hüküm sürmeye başladı.

1414 baharında amcası Şeyh Ömer’in oğlu Ahmet denetimindeki Fergana’ya sefer düzenledi. Semerkand’da hüküm sürerken genel olarak avcılık, eğlence ve alimlerle sohbetlerle geçiren Uluğ Bey, şeyh, molla ve dervişlerle iyi ilişkiler sağlayamamıştı. Bu dönemde saray kuşçularından Alaaddin Ali bin Muhammed ile dostluk kurmaya başladı. 1425 yılında Moğollar üzerine sefer düzenleyerek Issık Gölü dolaylarına kadar geldi. Moğolları dağıtarak önemli miktarda ganimetle Semerkant’a döndü. Sonrasında babasından aldığı destek kuvvetlerle Özbekler üzerine sefer düzenlese de yenilerek Semerkant’a çekilmek zorunda kaldı.

Şeyhler, mollalar ve dervişler tarafından şehre sokulmak istenmese de kendisine sadık adamlarının desteğiyle Semerkant’a girerek düzeni yeniden sağladı. Daha sonra yeniden Özbekler’e sefer düzenleyerek Taşkent’e kadar ilerledi. Buradan Semerkant’a döndükten sonra av ve eğlence yaşantısını bırakan Uluğ Bey, ilim çalışmalarıyla uğraşmaya başladı. İlmi sohbetler, matematik ve astronomi konularında kendini eğiterek kendini geliştirmeye başladı. Bu dönemde önemli alimler Kadızade Rumi, Gıyaseddin Cemşid ve Ali Kuşcu ile çalışmalar yaptı. Semerkant yakınlarında rasathane kurulması çalışmaları başlattı. 1429 Ekim’inde rasathaneyi tamamladı.

Şahruh’un 12 Mart 1447 yılında ölümüyle yeniden Timurlu tahtı için yaşanan mücadeleye katıldı. Herat’ a sefere çıktı ve karşısına çıkan Ebebekir Mirza’ nın ele geçirerek onun kuvvetlerini de ordusuna kattı. Herat’ta hakim olan annesi Gevherşad ve kardeşi Baysungur’un oğlu Alaüddevle ile anlaşarak eski sınırları kabul etti. Ancak oğlu Abdüllatif valisi olduğu Belh şehrinde Alaüddevle tarafından kuşatılınca yeniden sefere çıktı. 1448 yılı baharında Alaüddevle’nin kuvvetlerini yenerek Herat’a girerek tahta egemenliğini sağladı. Herat’a oğlu Abdüllatif’i vali yaparak batıya doğru harekete geçti. Kışın yaşanan isyanı bastırmak için Herat’a döndü ve şehri yağmalattı.

Buradan Buhara’ya geçen Uluğ Bey bir süre burada kaldı. Bu sıralarda Gevherşad sultanda Herat’ı geri aldı. 1449 yılında Belh’ te bulunan oğlu Abdüllatif’in kendine sefer düzenleyeceği haberi üzerine onun üzerine harekete geçti. Ceyhun kıyılarında karşılaşan kuvvetler küçük çaplı çarpışmalar da bulundu. Bu esnada Semerkant’ta yaşanan isyanı bastırarak tekrar Abdüllatif üzerine harekete geçen Uluğ Bey, Semerkand yakınlarındaki Dımaşk köyü yakınlarında oğluna yenildi. Bir süre kaçtıktan sonra Semerkant’a dönerek oğluna teslim oldu. Teslim olduktan sonra Hacca gitmek için oğlunun iznini alan Uluğ Bey, yolda oğlunun adamları tarafından öldürüldü.

Çalışmaları

Uluğ Bey, Semerkant’ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır. Kadızade Rumi bu medreseye başkanlık etmiştir. Rasathane için yörede bulunan tüm mühendis, alim ve ustaları Semerkant’a çağırmıştır.

Kendisi için de bu rasathanede bir oda yaptırarak tüm duvar ve tavanları gök cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti. Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiçbir harcamadan kaçınmamıştır. Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir. Gözlemevinin yönetimini Bursalı Kadızade Rumi ile Cemşid’e vermiştir. Cemşid, gözlemlere başlandığı sırada ve Kadızade’ de gözlemler bitmeden ölmüştür. Gözlemevinin tüm işleri o zaman genç olan Ali Kuşçu’ya kalmıştır.

Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü “Zeycini” düzenlemiş ve bitirmiştir. Zeyç Kürkani veya Zeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur. Zeyç Kürkani, bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyç’in iki makalesi 1650 yılında Londra’da ilk olarak basılmıştır.

Avrupa dillerinin birçoğuna, çevrilmiştir. 1839 yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, asıl eser de 1846 yılında aynen basılmıştır. Zeyç Kürkani’nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından sonra Türkiye’ye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüphanesindedir. Uluğ Bey’in yönetimi zamanında fetihlerden çok babası zamanında olduğu gibi yönetim güçlendirilmiş ve önemli bilimsel gelişmeler yaşanmıştır.

Uluğ Bey Rasathanesi

Uluğ Bey Rasathanesi’nde 30 m capinda sekstant gözlem aleti

Uluğ Bey Rasathanesi, 1421 yılında Timur İmparatorluğu’nun 4. sultanı Uluğ Bey (Farsça: میرزا محمد طارق بن شاه رخ الغ‌بیگ‎ , Mīrzā Muhammad Tāriq bin Schāhruch Ulugh Beg) tarafından yaptırılan 3 katlı bir gözlem evidir.

Rasathanede devrin ünlü astronomları Ali Kuşçu, Bursalı Kadızade Rumi, Gıyaseddin Cemşid (Farsça: غیاث‌الدین جمشید کاشانی , Ghiyāth al-Dīn Jamshīd ibn Masʾūd al-Kāshī) çağdaşları ile birlikte çalıştılar. Son kısımları 1449 yılında Uluğ Bey tarafından tamamlanan ve tarihe Ziyci Sultanı veya Zeyci Kürkanı olarak geçecek eseri bu rasathanede hazırladılar.

Kurulup çalışması

Uluğ Bey’in en büyük eseri, Semerkand Medresesi inşaasından kısa bir süre sonra Semerkant’ta yaptırdığı büyük rasathanedir ve dış görünümü gezel bir rasathanedir. Uluğ Bey Rasathanesi de denilen bu rasathane, Semerkant Medresesi’nde yapılan matematik ve astronomi çalışmalarını pratiğe uygulamak, sonuçlarını hazırlanacak bir eserle ilim dünyasına sunmak gayesiyle yapılmıştı.

Uluğ Bey, 1421’de yapımına başlanan rasathanenin inşaası bittikten sonra, rasathane müdürlüğü görevini, Gıyaseddin Cemşid’e verdi. Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir. Önce Gıyaseddin Cemşid rasat ve hesaplama işlerini o idare ediyordu. Gıyaseddin 1429 yılında ölünce yerine Bursalı Kadızade Rumi görevlendirildi. Rumi’nin 1430 yılında ölümü üzerine rasathanenin müdürlüğüne, Kadızade’nin talebesi Ali Kuşçu getirildi. Burada yapılan gözlemler üzerine Uluğ Bey, ünlü Zeycini düzenlemiş ve bitirmiştir. Zeyc Kürkanı veya Zeyc Cedit Sultanı adı verilen bu yıldız kataloğu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur.

1449’da Uluğ Bey’in öldürülmesinden hemen sonra dindar fanatikler bu rasathaneyi yıktırtmışlardır. Bu rasathanenin bulunduğu tepe mevki unutulmuş ve tepeye “40 Kızlar” adı verilen bir adak türbesi yaptırılmıştır.

1575’de Sultan III. Murat döneminde 1577 yılında Tophane sırtlarında bilim adamı Takiyüddin’in idaresi altında kurulan gözlemevi Uluğ Bey Rasathanesi’ni örnek almaktaydı. 1688-1743 döneminde Mihraçe II.Jai Singh’in Delhi, Ujjain, Mathura, Varanası ve Jaipur’da kurduğu “Jantar Mantar (Yantra Mantra)” adı verilen 5 rasathane de Uluğ Bey rasathanesini model olarak almıştır.

1908’de bir Rus bilgini olan V. L. Vyatkın bu rasathanenin tam mevkini bildiren kitabeyi bulmuş ve yapılan arkeolojik kazılar sonucu bu rasathanenin kalınıtıları tekrar ortaya çıkartılmıştır.

Zeyci Kürkanı

Rasathanenin gözlemlerine dayanan Uluğ Bey’in bir zeyc eseri olan “Zeyci Kürkanî” veya “Zeyci Sultanî” 1437’de yazma halinde kopyaları yapılıp yayımlanmıştır. Uluğ Bey’in öldürülmesinden sonra Semerkant’tan kaçmaya zorlanan Ali Kuşçu bu eserin bir yazma kopyasını yanında Tebriz’e kaçırmıştır. Ali Kuşçu sonra Uzun Hasan’ın sözcülüğünü yaptıktan sonra II. Mehmed’in davetiyle İstanbul’a gelmiştir. Osmanlı – Akkoyunlu sınırında II. Mehmed’in emriyle büyük bir törenle karşılanan Ali Kuşçu, Ayasofya medresesine müderris olmuş ve 1474’de İstanbul’da ölmüştür.

Farsça dili ile yazılmış olan eserin sonradan İslam dünyası bilim dili olan Arapça’ya, çevrisi yapılmıştır. Bu eserin yazma kopyaları İstanbul’dan Avrupa ülkelerine geçmiştir.

1643’de Oxford Üniversitesi astronomi profesörü olan John Greaves bu eserin Farsça ve Arapça yazma kopyalarını kullanarak Latince’ye çevirisini yapmıştır; ama bu çeviri yazma olarak kalmış ve bastırılmamıştır. 1655’de Oxford Üniversitesi Bodleian Kütüphanesi müdürü olan Thomas Hyde kütüphanede bulunan dört yazma kopyadan bir İngilizce çeviri yapmış ve yayımlamıştır. Avrupa dillerinin birçoğuna da çevrilmiştir. 1839 yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, asıl eser de 1846 yılında aynen basılmıştır.

Kaynaklar:

Exit mobile version